27 Ağustos 2012 Pazartesi

"Ajda da Sezen de müziklerini basitleştirmeselerdi bugün devam edemeyebilirlerdi..."

"...Şunu gördüler çünkü; ülkede her şey giderek basitleşiyor”

Sezen'i fenomenleştiren darbe koşulları mı?

Amerikalı müzik araştırmacısı Martin Stokes'un '12 Eylül'ün zamanlaması Sezen Aksu'nun popülerleşmesine yaradı" sözlerini müzik yazarlarına sorduk. Ortak kanı, Sezen Aksu'nun darbe sonrası müzikal boşluğu isabetli kullandığı yönünde

Amerikalı müzik araştırmacısı, Tür-kiye’nin popüler müzik kültürüne dair çalışmalara imza atan Martin Stokes son kitabı ‘Aşk Cumhuriyeti/ Türk Popüler Müziğinde Kültürel Mahrem’de ilginç bir tespitte bulunuyor: “Darbenin zamanlaması Sezen Aksu ’nun kısmetini açtı.” Akşam Pazar’da yayımlanan Eyüp Tatlıpınar imzalı haberde, Stokes’un son kitabından Aksu’nun müzikal yolculuğuna dair vurguları şu şekilde özetleniyordu: “Darbenin zamanlamasının Aksu’nun kısmetini açtığına şüphe yok. Darbe onun potansiyel rakiplerinin ya ülkeden ayrılmasına ya da kabuklarına çekilmelerine yol açtı. Müzik piyasasını, müziği ve görünümü itibariyle yerli bir tavır sergileyen müzisyenlere yöneltti. Hüznü ve içe dönüşü geçer akçe kıldı… Aksu bu durumu teşhis edecek ve bu durumdan yararlanacak müzik deneyimine, ilişkilere, tutkuya ve keskin bir profesyonel zekâya sahipti.” Stokes’un sözlerini, Türk popu üzerine çalışan iki müzik yazarına, Naim Dilmener ve Murat Meriç’e soru olarak yönelttik. Dilmener benzer bir tespiti kendi kitabı ‘Hafif Türk Pop Tarihi’nde ‘örtülü arabesk’ adlandırmasıyla yaptığını anımsatıyor: “ 12 Eylül ’den sonra arabesk yükselince Zerrin Özer gibi doğrudan arabeske kayanlar da oldu, bunu popun içine çekmeye çalışanlar da. Başlatan da ‘Firuze’yle Atilla Özdemiroğlu’dur. ‘Firuze’ patlayınca Sezen Aksu bunun formül olabileceğini düşündü ve yanılmadı da. Formül şuydu: Arabeski, popu, türküyü tek potada ertimek... İyi müzik değildi ama memleketin beklentilerini karşılayan iyi bir formüldü…”

Peki Aksu o dönem, Stokes’un da iddia ettiği gibi bilinçli bir tercihle mi girmişti bu yola? Dilmener, “Bilinçli bence” diyor: “ Sezen Aksu ’nun ‘Git’ ve ‘Sen Ağlama’ albümleri bu duruma örnektir.” Darbe olmasaydı, 80’lerde nasıl bir ortam olacağını ise şöyle özetliyor: “ 12 Eylül yasakları, darbeyi hazırlayan şartlar, ‘78, ‘79, Selami Şahin’in çıkışı falan olmasaydı belki Anadolu Rock daha da tepeye konulacaktı. Sezen Aksu yine beğenilirdi fakat bu çapta fenomen olmayacağı garantidir. ‘60 darbesi olmasaydı da Ajda Pekkan Ajda Pekkan olmazdı. ‘60 darbesini yapanlar Batılı olan her şeyi desteklediği için çıktı Ajda. Şu da var: Ajda da Sezen de müziklerini basitleştirmeselerdi bugün devam edemeyebilirlerdi. Şunu gördüler çünkü; ülkede her şey giderek basitleşiyor...”


‘Aksu, popa arabeski bulaştırdı’

Murat Meriç de Stokes’a katılıyor: “Aksu, darbe sonrasındaki boşluğu çok iyi kullandı. Bunu, Can Kozanoğlu da söylemişti. Tek şerhim ‘potansiyel rakipler’ meselesine olur, çünkü aslında rakipleri ortadaydı ancak onları besleyen damarlar yoktu. Şanar Yurdatapan örneğin, bir dönem ŞAT Yapım’ın iki ağır topundan biri ve neredeyse bütün ‘pop’ plakları bu çatı altında yapılıyor. O, malum sebepten dolayı gidince şarkıcılar beste bulamaz oldu. Sezen Aksu ’nun avantajı şarkılarını kendisinin yazmasıydı ve bu, rakipleri yanlış adımlar atarken aradan sıyrılmasını sağladı. Ayrıca yükselişteki arabeski çok iyi kullandı ve popa arabeski bulaştırdı. Bu elbette bilinçli bir durumdu.”

Radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder