Uluslararası müzik otoritelerince hazırlanan “Ölmeden Önce Dinlemeniz Gereken 1001 Albüm”, son 50 yılda müziğe damgasını vurmuş albümleri bir araya getiriyor. İşte o albümlerden öne çıkanlar...
Frank Sinatra - In The Wee Small Hours (1955) 1950’lerin başında Frank Sinatra’nın işi resmen bitmişti. Plak sözleşmesi yapmak şöyle dursun, gece kulüplerinde düzenli bir iş bile bulamaz hale gelmişti. İmdadına Capital Records’ta yeni yetenekler başkan yardımcısı ve bir Sinatra hayranı olan Alan Livingston koştu.
Frank Sinatra - In The Wee Small Hours (1955) In The Wee Small Hours, Sinatra’nın Ava Gardner’la ilişkisinin sona ermesinin hemen ardından piyasaya sürüldü ve belki de tüm zamanların en büyük ayrılık albümüne damgasını vuran da bu oldu. Albüm, çok geçmeden 12 inçlik (33’lük) plak halinde tekrar yayınlandı ve farkına bile varmadan albüm çağının öncülerinden oldu.
Elvis Presley - Elvis Presley (1956) Bu albüm, kesinlikle bir dönüm noktası. Albümün kapağı da öyle.
Elvis Presley - Elvis Presley (1956) Fotoğrafçı William V. “Red” Robertson’un 31 Temmuz 1955’te, Tampa, Florida’daki bir konser sırasında çektiğine inanılan fotoğraf, şimdiye kadar çekilmiş en simgeleşmiş Elvis fotoğraflarından.
Billie Holiday - Lady In Satin (1958) Albümde öyle rahatsız edici bir büyüleyicilik var ki, bir eroinmanın kendine uyuşturucu enjekte etmesini izlemek kadar şaşırtıcı ve asap bozucu.
Billie Holiday - Lady In Satin (1958) Bununla beraber Lady In Satin olmasaydı, gelecek yıllarda Nina Simone ya da Janis Joplin gibi bağırarak yürek döken divalar olmayacaktı.
Miles Davis - Kind Of Blue (1959) “Klasik”, “çığır açan,” “kilometre taşı” gibi sıfatlar rastgele serpiştirilir, o arada özgün materyalin kıymetini gözden yitiririz. Neyse ki Kind Of Blue bu tarz bir ‘kritik sağlık’ uyarısıyla gelmiyor. Bu albüm yirminci yüzyıl müziğinde yeni bir türün başlangıç anı, o kadar.
Miles Davis - Kind Of Blue (1959) Davis, 1955’ten bu yana saksofoncu John Coltrane’le birlikte çalıyordu ve Davis’in grubu, takip eden yıllarda sound’larını bileyerek efsane albüm "Kind Of Blue"yu ortaya çıkarttılar.
The Rolling Stones - Aftermath (1966) 1960’larda her şey basitti: Beatles iyiydi, Stones kötüydü. 1966’ya gelindiğinde Aftermath albümü ortaya çıktı.
The Rolling Stones - Aftermath (1966) Tümüyle özgün şarkılardan oluşan ilk Stones albümüydü, o yüzden onların Hard Day’s Night’ı sayılabilir. The Beatles ve Stones artık olgunluğa erişmişlerdi ve dünya önlerine serilmişti.
Ravi Shankar - The Sounds Of India (1968) The Sounds Of India’yı dinlemek, ustanın eğitici bir konserine iştirak etmek gibidir.
Ravi Shankar - The Sounds Of India (1968) Albüm kapağının içindeki açıklamalar klasik müzik konserlerindeki programları anımsatır; besteci ve Hint müziği uzmanı Alan Hovhaness temel formlar, temalar, yapılar ve motifler hakkında bilgilendirici açıklamalar yapar, hatta kapsamı nota sistemine varana dek genişletir.
The Rolling Stones - Let It Bleed (1969) Kendi çalışmalarını hafife almasıyla nam salmış Mick Jagger dahi Let It Bleed’in iyi bir albüm olduğunu kabul etmek zorunda kalmıştır:
The Rolling Stones - Let It Bleed (1969) “En sevdiğim işlerden biridir” der yaşlı kurt ve kesinlikle çok haklıdır.
David Bowie - Hunly Dory (1971) Daha önce birçok değişik konsept deneyen David Bowie'ye başarıyı getiren albümdür.
David Bowie - Hunly Dory (1971) Evlenip çocuk sahibi olmanın geçici olarak yatıştırıcı etkisi "Kooks" gibi aile sahnelerine yol açmış ve bunun Bowie'nin en insani albümü olasını sağlamıştı.
Stevie Wonder - Talking Book (1972) Albüm, iki yıl sonra çıkacak olan Fulfillingness’ First Finale albümünde bulunmayan, umutlu bir havayla sonlanıyordu. “I Believe” şarkısında Stevie’nin kalbi kırık olmasına kırıktı, ancak aşka inancı hâlâ tamdı.
Stevie Wonder - Talking Book (1972) Stevie listelerde daha yukarı tırmanan aşk şarkıları da yazacaktı, ancak hiçbiri Talking Book kadar içten ve ızdırap dolu değildi. Albümün adında anılan kitap, Wonder’ın kalbiydi ve gerçekleri dile getiriyordu.
Queen - Queen II (1974) "Queen II" grubun İngiltere’de hit olan ilk albümüydü ve başarısı sayesinde, Queen’in ilk albümü de bir hafta sonra listelere girebilmişti. İlk albümleri "Queen"in menajerliğini yürüten Trident Studio ve prodüktör Roy Baker boş olduğu vakitlerde, (sabah 10’dan başlayarak üç saatte ve gece yarısı) kaydedilmişti.
Queen - Queen II (1974) Sonuç öyle iyiydi ki (özellikle de ABD’de ilk 100’e girmişti) bu ikinci uzunçalar, özellikle de “The March Of The Black Queen”, Baker’ın deyişiyle “akla gelen her türlü müzik ve prodüksiyon tekniğini” içeriyordu.
Eagles - Hotel California (1976) Grubun country kökeni, albümün başından sonuna kadar kendini belli ediyor. Özellikle de Walsh’un elektrikli piyanosunun, özenle biçilmiş Hollywood çimenleri kadar zengin vokal armonileri arasında bir Meksika barının uykulu hüznünü çağrıştırdığı “New Kid In Town”da.
Eagles - Hotel California (1976) Birçok bakımdan Hotel California, punk’ın yok etmeye yemin ettiği her şeyi simgeliyor: Kusursuz kayıt, ahenkli gitar soloları ve “temalar”. Fakat son defa çiçek açan nice müzik tarzı gibi Batı Yakası’nın country rock’ı da Hotel California da bir daha asla yakalayamayacağı bir inceliğe erişmişti
Bon Jovi - Slippery When Wet (1986) Eleştirmenler hiçbir zaman Bon Jovi’ye karşı nazik olmamış ve sık sık Slippery When Wet’in başarısını grubun müzikal becerilerine değil de abartılı duygusallıklarına ve solist Jon Bon Jovi’nin yakışıklılığına bağlamışlardır.
Bon Jovi - Slippery When Wet (1986) Ancak bunun hiçbir önemi yoktur. Bon Jovi bu albümle düşünülemez olanı yapmıştır; heavy metali kadınların da sevebileceği popüler bir türe dönüştürmüş ve kendilerine ise ABD listeleri alt üst eden bir multiplatin statüsünde albüm kazandırmışlardır.
Peter Gabriel - So (1986) “Sledgehammer” şarkısının tavuklarla dolu klibinin her yerde insanların karşısına çıkması şarkıyı gölgede bırakmış olsa da, bu single’ı takip eden albüm tam bir şaheserdi.
Peter Gabriel - So (1986) Gabriel muhteşem müzik yapmanın yabancısı değildi. İlk dört solo albümü harika şarkılarla doludur, ancak geçmişteki sihirli anlar çoğunlukla lirik ve müzikal deneylerin içine gömülmüştü. Dolayısıyla bu albüm dinleyene “oh be” dedirten bir tatmin barındırıyordu.
Depeche Mode - Music For The Masses (1987) Depeche Mode’un gelişme safhasındaki elekro-popuna elveda dediği ve gotik düşkünü dinleyiciyle dansçı kitleye benzer şekilde ilham verebilmiş sound’unu benimsediği albüm budur.
Depeche Mode - Music For The Masses (1987) İngilizler grubu özgün pop yıldızları olarak görüyordu. Ancak Avrupa ve Amerika, onları bir başka (Pet Shop Boys’dan Neil Tennant’ın ifadesiyle) “Pretty in Pink grubu” daha olma konumundan kahramanlığa yükseltti.
Björk - Debut (1993) Björk, “Venus As A Boy” gibi duygulu hit'lerde albümden aldığı keyfi apaçık duyurur.
Björk - Debut (1993) 1992 yılında bir keşiş grubu ve kusursuz ses çıkartan şarap kadehleri ile MTV Unplugged'da boy gösterdiğinde, ‘Björk müziği taştan çıkarır’ düşüncesi yayıldı. Dünya alkışlamaya başladı, büyük an gelmişti: Björk gelmişti.
Madonna - Ray Of Light (1998) Albüm için sıra dışı kaynaklardan yararlanılmıştır.
Madonna - Ray Of Light (1998) Ortalığı kasıp kavuran “Ray of Light”ın temelinde Curtis & Muldoon’un anlaşılması güç şarkısı “Sepheryn” yatar. “Sky Fits Heaven”, şair Max Blagg’den dizeler içerir.
The Strokes - Is This It (2001) “The Modern Age”in sert vuruşları, “Hard to Explain”in melodik bas çizgileri ve “Alone Together”ın iç içe geçmiş gitarlarından sonra, “Is This It”, The Strokes’a muhteşem bir geri dönüş yaşattı.
The Strokes - Is This It (2001) Şarkıcı ve söz yazarı Julian Casablancas’ın kaleme aldığı enerjik punk-pop şarkıları kendini zorla dinlettiren türden.
Norah Jones - Come Away With Me (2002) Albüm, folk ve caz müziğin harika bir bileşimidir.
Norah Jones - Come Away With Me (2002) Jones’da seksenler yıldızı Edie Brickell’ı hatırlatan bir Teksas aksanı kulağa çarpar.
Coldplay - A Rush Of Blood To The Head (2002) İngiltere’de bir numaraya yerleşen albüm Liverpool ve Londra’da tam sekiz ayda hazırlandı. “Çok sıkılan” bazı arkadaşlar, Echo ve Bunnymen’den Ian McCulloch, albümün yapım aşamasını sekteye uğratan isimler arasındaydı.
Coldplay - A Rush Of Blood To The Head (2002) McCulloch, albümün birkaç canlı şarkıya ihtiyacı olduğu konusunda Martin’i ikna etti. Bu ikna çalışmalarının ardından insanın iç sesine söz hakkı veren “A Whisper” doğdu.
Franz Ferdinand - Franz Ferdinand (2004) Franz Ferdinand hem “indie müziğin” hem de “art rock’ın” sınırlarını yeni baştan çizen albüm olma özelliğini taşıyor.
Franz Ferdinand - Franz Ferdinand (2004) Gang Of Four, Talking Heads, Fire Engines gibi ana akımın dışında kalan grupların müziklerinden kendini soyutlamış. Hit şarkısı “Take Me Out”un hızlı bir ritmi var ve zaman işaretlerine bağlı kalmıyor.
Habertürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder